19 Mart 2018 Pazartesi

Siliğim Biraz, Hayata Dair Çokça




Uzun mesafelere gitsem kalamam, meskenimi ararım. Karanlık insanların yüzlerine bakamam, gölgelerinden korkarım. Batıl inançlarım varla yok arası, sayılar takıntım. Kara kedi görsem saçımı çekerim üç kez. Yeminlerimi üçer kez ederim, üçer kez gülerim bir de. Yine üç kez severim birini. Üç seferde öperim. Üç köprü var hayatımda, üç lisan, üç kalem, üç kağıt…



Şehirler kurarım harabe, uzun ve solgun. Maviden değil gökyüzüm, üç çatılı evler var üstelik, devler kol gezer, külhanbeyleri kehanetlere yaraşır derecede ağır.
Zaman dilimim kayıp, coğrafyam hastalıklı.
Güllerim de yok aslen, serecek afilli örtülerim de.
Dünyanın kalabalığından kaçmak isteğim,
Bitmeyen şekerler, helvalar değil bu sefer, suskun insanlar dilemek maksadım.
Eğilip kulağına fısıldamak;
Sesini duyabilmek için, seni duyabilmek için, duyabilmek için üç kezde.
Susturmak istedim, dünyanı!
Kapatmak istedim en ıssız kapılarını. Yolda, yolca binlerce gonca ve gül.
Karanlıklar ardında hep sular, en gizli antik şehirler kurulu isli mavi sularında senin. Yıldım mı?

Hayır.

Kaldığın kalplerin listesini çıkar da geceleri kapı zillerine çengel tak, madem söyleyemeyeceksin, nerdesin bileyim de bu yolda kurayım şehirlerimi, uğrarsın belki, belki hoşuna gider de bi yonca, dört yapraklı çıkar da koparınca, atarsın sol cebine gömleğinin. Kutsanır benim şehrim.
Uzun kaldırımlar boyunca ilerle, asla işine yaramayacak sözlerim için affet bir de.
Üçlerim dönüyor dünya yerine, şu anda tutunduğum tek sayı varlığın.
Diyeceğim çok sana, uzun yoldan geldin, bilirim bileklerin yorgun, avuçların da.

Saçların sarı safran çekmecelere kaldırılmış ipek kumaşlar gibi, nasıl yek kaldın bu zamana dek?


Yokluğunda;
Senin için günlere böldüm kelimelerimi, en güzelini bulayım diye.
Islık çaldım, perde yıkadım.
Uyandığımda ilk düşündüğüm şey sayılar değil artık, gözlerin. Kirpiklerini sayacağım bir gün ve mutlu uyuyacağım sabaha karşı beş gibi. Yine bir kukla olup beklemeyeceğim Geppettonun sahte ölümünü.

Yurduna yurt olamam belki, şehrine şehir; kalabalık yapmam akşam. Dinlesem sesini konuşmam, konuşturmamda yıldızları.Yoksul çocuğun hayallerine ortak olurum köşesinde bir barakanın ya da zencilik adına konuşma yapan batıda bir maskaranın.

Ve bunlar üçlü zamanda olacak, üç adımda aşacağız yılları ve üç kerede yıkacağız engelleri.
Yahut üçlerimi alıp gideceğim bu şehirden zencefilli uçurtmamla. O zaman da yollarıma tozlar serp, kelimelerimi de sakla karyola altına!

Selin Dağyar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder