22 Kasım 2018 Perşembe

Vurun Kahpeye Roman Özeti, inceleme,Yorum

Kitabın Adı: Vurun Kahpeye
Kitabın Yazarı: Halide Edip Adıvar

Kitap ilk olarak 1923 yılında tefrika edilmiştir. Günümüz Türkçesi ile 1943 yılında basılmıştır.







Roman, bir öğretmenin yapabileceği en gerçekçi bir yeminle başlıyor. Bu insanın aklına kazınan bir yemin olmakla beraber aynı zamanda insanın, hayatın bütün zulmüne karşı kararlılığınıda simgeliyor.  Aliye, ismi verilmeyen bir Anadolu kasabasına öğretmen olarak görev yapmaya gelmiştir.  İdealist bir öğretmen olan Aliye, Anadolu’nun gerçekleriyle karşılaşır ve bu gerçeklerin karşısında dik durmaya çalışır.  Görev yaptığı köyde gerici din adamı (Hacı Fettah Efendi) ve vatan hainlerinin (Hüseyin Efendi) bulunduğu fakat bunun yanında aşık olduğu nişanlısı (Tosun) ile bir mücadele içinde kalıyor. Kitabın arkaplanında Kurtuluş Savaşı varken aynı zamanda yazar bunu dekor olarakta kullanmıştır. Tarihe tanıklık eden bu roman tam anlamıyla ilerici bir öğretmen ve gerici din adamı çatışmasını bizlere yansıtır. Aliye, Yunan işgalinin sürdüğü bu kasabada Kuvay-ı Milliye ve Kuvay-ı Milli karşıtlarının çatışmalarına tanıklık ederken (Aliye Kuvay-ı Milliye taraftarıdır) aynı zamanda Yunan komutanı Damyano’sun ilgisini çekmektedir. Damyanos, Aliye’ye aşırı bir ilgi duymaktadır. Ancak Aliye, komutana hiçbir şekilde yaklaşmazken romanın sonunda vatanını ve vatanının çocuklarını kurtarmak için komutanın evlilik teklifini kabul eder ancak evlenmeden Büyük Taarruz başlar ve Aliye  vatanı için büyük bir hizmette bulunmuş olur. Ancak bu durumu gerici din adamı Hüseyin Efendi kötüye yorarak halkı galayana getirir ve Aliye’yi namussuzlukla suçlar.  Aliye iftiralara direnirken aynı zamanda köyündeki çocuklara eğitim vermeye onlar için ışık olmaya devam eder. Bu da romanın eğitime çok önem verdiğini vurguluyor. Romanın hüzünlendirici tarafı ise Aliye’nin ölümü olmuştur. Aliye bütün bu iftiralara yenik düşerek Büyük Taarruz’un bitimine yakın gerici din adamının halkı gaza getirmesiyle taşlanarak öldürülmüştür. Aliye’nin ağzında ise “Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; Vallahi ve Billahi!” yemini olmuştur. Nişanlısı Tosun’un savaşta olması nedeniyle Aliye’yi kurtaraması bende bir çaresizlik duygusu uyandırmıştır. Tosun, savaşın bitiminden sonra kasabaya gelir ve Aliye’nin mezarını bulur ve o da artık Aliye’nin yolundan gider ve aynı yemini eder. Kötü karakterler ise idam edilerek ölür.




Romanı genel olarak değerlendirmek gerekirse, yazar bize dönemin Anadolu insanının düşünce yapısını ve o dönemin genel yapısını ortaya koyuyor. Bununla birlikte halkın eğitimsiz kalarak vahşice davranışlara yol açmasını ve eğitimin ne denli önemli olduğunu bize anlatıyor. Geleceğe karşı bir uyarı niteliği taşıyan roman eğitimsiz insanın çeşitli tehlikelere yol açabileceğini ifade ediyor.Eğitimin öneminin yanında roman, tarihe de tanıklık ederek düşmana karşı kararlılıkla savaşan vatanperverlerin önemini de vurgular ve Kuvay-ı Milliye karşıtı olanların sonlarının kötü bittiğinide dile getiriyor. Bir insan doğup büyüdüğü ve ait olduğu vatanına ve milletine canı pahasına sahip çıkmalıdır. Aliye ise idealist bir öğretmen olarak vatanı  ve vatanının çocukları için canını feda eden bir öğretmen olarak ilerici bir anlayışla karşımıza çıkıyor. Hayatına ise hayalini kurduğu o öğretmenlik hayatı yerine yıkım ve ölüm sahip oluyor. Yazar hem tarihi hem de bir edebi bir roman ortaya koymuş diyebilirim. Kısaca gerçekçi, hüzünlü, duygusal, milli duyguları canlandıran bir romandır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder