Kitabın Yazarı: Halide Edip Adıvar
Kitap ilk olarak 1923 yılında tefrika edilmiştir. Günümüz Türkçesi ile 1943 yılında basılmıştır.
Roman,
bir öğretmenin yapabileceği en gerçekçi bir yeminle başlıyor. Bu insanın aklına
kazınan bir yemin olmakla beraber aynı zamanda insanın, hayatın bütün zulmüne
karşı kararlılığınıda simgeliyor. Aliye,
ismi verilmeyen bir Anadolu kasabasına öğretmen olarak görev yapmaya
gelmiştir. İdealist bir öğretmen olan
Aliye, Anadolu’nun gerçekleriyle karşılaşır ve bu gerçeklerin karşısında dik
durmaya çalışır. Görev yaptığı köyde
gerici din adamı (Hacı Fettah Efendi) ve vatan hainlerinin (Hüseyin Efendi)
bulunduğu fakat bunun yanında aşık olduğu nişanlısı (Tosun) ile bir mücadele
içinde kalıyor. Kitabın arkaplanında Kurtuluş Savaşı varken aynı zamanda yazar
bunu dekor olarakta kullanmıştır. Tarihe tanıklık eden bu roman tam anlamıyla
ilerici bir öğretmen ve gerici din adamı çatışmasını bizlere yansıtır. Aliye,
Yunan işgalinin sürdüğü bu kasabada Kuvay-ı Milliye ve Kuvay-ı Milli
karşıtlarının çatışmalarına tanıklık ederken (Aliye Kuvay-ı Milliye
taraftarıdır) aynı zamanda Yunan komutanı Damyano’sun ilgisini çekmektedir.
Damyanos, Aliye’ye aşırı bir ilgi duymaktadır. Ancak Aliye, komutana hiçbir
şekilde yaklaşmazken romanın sonunda vatanını ve vatanının çocuklarını
kurtarmak için komutanın evlilik teklifini kabul eder ancak evlenmeden Büyük
Taarruz başlar ve Aliye vatanı için
büyük bir hizmette bulunmuş olur. Ancak bu durumu gerici din adamı Hüseyin
Efendi kötüye yorarak halkı galayana getirir ve Aliye’yi namussuzlukla
suçlar. Aliye iftiralara direnirken aynı
zamanda köyündeki çocuklara eğitim vermeye onlar için ışık olmaya devam eder.
Bu da romanın eğitime çok önem verdiğini vurguluyor. Romanın hüzünlendirici
tarafı ise Aliye’nin ölümü olmuştur. Aliye bütün bu iftiralara yenik düşerek
Büyük Taarruz’un bitimine yakın gerici din adamının halkı gaza getirmesiyle
taşlanarak öldürülmüştür. Aliye’nin ağzında ise “Toprağınız toprağım, eviniz
evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden
korkmayacağım; Vallahi ve Billahi!” yemini olmuştur. Nişanlısı Tosun’un savaşta
olması nedeniyle Aliye’yi kurtaraması bende bir çaresizlik duygusu
uyandırmıştır. Tosun, savaşın bitiminden sonra kasabaya gelir ve Aliye’nin
mezarını bulur ve o da artık Aliye’nin yolundan gider ve aynı yemini eder. Kötü
karakterler ise idam edilerek ölür.
Romanı
genel olarak değerlendirmek gerekirse, yazar bize dönemin Anadolu insanının
düşünce yapısını ve o dönemin genel yapısını ortaya koyuyor. Bununla birlikte
halkın eğitimsiz kalarak vahşice davranışlara yol açmasını ve eğitimin ne denli
önemli olduğunu bize anlatıyor. Geleceğe karşı bir uyarı niteliği taşıyan roman
eğitimsiz insanın çeşitli tehlikelere yol açabileceğini ifade ediyor.Eğitimin
öneminin yanında roman, tarihe de tanıklık ederek düşmana karşı kararlılıkla
savaşan vatanperverlerin önemini de vurgular ve Kuvay-ı Milliye karşıtı
olanların sonlarının kötü bittiğinide dile getiriyor. Bir insan doğup büyüdüğü
ve ait olduğu vatanına ve milletine canı pahasına sahip çıkmalıdır. Aliye ise
idealist bir öğretmen olarak vatanı ve
vatanının çocukları için canını feda eden bir öğretmen olarak ilerici bir
anlayışla karşımıza çıkıyor. Hayatına ise hayalini kurduğu o öğretmenlik hayatı
yerine yıkım ve ölüm sahip oluyor. Yazar hem tarihi hem de bir edebi bir roman
ortaya koymuş diyebilirim. Kısaca gerçekçi, hüzünlü, duygusal, milli duyguları
canlandıran bir romandır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder