28 Ağustos 2017 Pazartesi

12 Usta Türk Şairinden 12 Mükemmel Şiir







1. Ahmet Arif- Leylim Leylim



Leylim - leylim dünyamızın yarısı
   Al - yeşil bahar,
   Gene kavim - kardaş, can - cana düşman,
   Yarısı kar olanda
   Alnımızın aklığında puşt işi zulüm
   Gene yediboğum akrep,
   Sarı engerek,
   Çift kanat kapılarına karşı darağaçları,        
   Ve canım yarı geceler
   Mahpusanede çeşme
   Kaburgam arasından.
   Yandan akar olanda,
   Gelmiş yoklamış ecel
   Yoklasın hele...
   Cehennem koncası memelerinin.
   Çağıdır, can dayanmaz,
   Çağıdır, en çatal, en ası,
   Çağıdır, kırk gün - kırk gece
   Kurşunları namlulara sürülü,
   Kolların boynuma kement,
   Ha canım kötüye inat...
   İ'kelleri kan,
   Vah ki ne desem,
   Tam, boş yanı bu, derim namussuzun,
   Baskıncılar uykumuzu yıkar olanda,
   Alır yüreğim:
   İnemem bahçende talan,
   Yankın yasak, aynalara.
   Eğri hançer, kara mavzer, kan pusu.
   Tam, bıçağım cehennem gibi güzelken,
   Aklıma düşüyorsun
   Ellerim arık...
   Uuuuy gelin...
   
   Bilmiş
   Bütün zula'lar
   Ve insan düşüncesinin o en orospu,
   O en ayıp, frengili yemişi,
   Bilsinler!
   Çıldırtılmış uranyum
   Bilmiş,
   İşte bir kez daha
   Sana nasıl yandığımı
   İşte kan tutmuş korsanlar,
   Haramla beslenmiş azgın,
   Ve cüceleri
   Düzmece peygamberler
   Bu can bendeyken,
   Ve iğdiş ve aptal kölelerine karşı,
   Gün ola, umut kesip korkunç yetinden,
   Delin, divanenim işte
   Uuuuy gelin...
   Firavun kalıntısı.
   Bu yasaklar,
   Yoksun,
   Gizline, canevine kurulu faklar.
   Akdan - karadan.
   Sen bana yar olanda.
   Murdar tutkusuna dünyasızlığın,
   Gün ola, düşesin bekler.
   Gözlerinden, gözlerinden olurum.
   Düşme!
   Ölürüm...
   
   Ayvalar, nar olanda
   Leylim - leylim
   Dünyalar dar olanda.
   Belalı başımıza

2. Atilla İlhan - Ben Sana Mecburum



Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Ben sana mecburum bilemezsin
Bu şehir o eski İstanbul mudur
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
Ben sana mecburum sen yoksun.
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
Belki haziran da mavi benekli çocuksun
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ben sana mecburum sen yoksun.
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Sus deyip adınla başlıyorum
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Ben sana mecburum bilemezsin.
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak

3. Ümit Yaşar Oğuzcan-Birgün Anlarsın



Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez.
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya,
Ne çarşaf halden anlar ne yastık.
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine.
Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık.
Onun unutamadığın hayali,
Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu.
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Vurursun başını soğuk taş duvarlara.
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin.
Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için,
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın.
Duyarsın,
Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini.
Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın.
Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin.
Niçin yaratıldığını.
Boşuna geçip giden günlerine yanarsın.
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini.
Sevilen gözlerin erişilmezliğini.
Dolar gözlerin, için burkulur.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların.
O hiç beklenmeyen saat geldi mi?
Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı.
Düşer saçların önüne, ama bembeyaz.
Uzanır, gökyüzüne ellerin.
Ama bitkin.
Ama çaresiz,
Ama yorgun,
Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın.
Bir gün anlarsın hayal kurmayı;
Beklemeyi, ümit etmeyi.
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi.
Lanet edersin yaşadığına...
Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın.
O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden.

4. Ziya Osman Saba-Nefes Almak



Nefes almak, içten içe, derin derin,
Taze, ılık, serin,
Nefes almak, her sabah uyanık.
Duymak havayı bağrında.
Bir ağaç gölgesinde, bir su kenarında.
Ağaran güne penceren açık.
Senin her yer: Caddeler, meydan, çarşı...
Üstünde gökyüzü, ufuklara karşı.
Koklar gibi maviliği, rüzgârı öper gibi,
Kardeşim, nefes alıyorsun ya!
Ananın südünü emer gibi,
Kırlarda, bütün bir pazar tatili.
Kana kana, doya doya...
Nefes almak, kolunda bir sevgili,
Bahar, yaz, kış.
Nefesin nefeslere karışmış.
Nefes almak, akşam, iş bitince,
Çoluk çocuğunla artık bütün gece,
Yatakta rahat, unutmuş, uykulu,
Kalkıp adım atmak, tutup ıslık çalmak.
Yanında karına uzatıp bir kolu,
Nefes almak.
Uyumak, sevmek nefes nefese,
O dolup boşalan göğse...
Ah, bütün sevdiklerim, her şey, herkes...
Sürahide, ışıl ışıl, içilecek su.
Deniz kokusu, toprak kokusu, çiçek kokusu.
Yüzüme vuran ışık, kulağıma gelen ses.
Alıp verdiğim her nefes.
Anlıyorum, birbirinden mukaddes,


5. Yahya Kemal Beyatlı-Sessiz Gemi



Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,


6. Yusuf Ziya Ortaç - Koşma


Bir daha o fırsat geçer mi ele?
Dün gördüm, bugün de göresim geldi!
Gülüşü o kadar hoştu ki hele,
Hem küçük, hem güzel, hem de utangaçtı,
Lebinden koncalar düresim geldi!
Öpüp okşayarak öresim geldi!
Gözleri gözümden daima kaçtı,
Saçları ne güzel, ne ipek saçtı,
Hasretle kapanıp hâk-i pâyına,
Yüzü benziyordu bahar ayına,
Kaşları can yakan aşkın yayına,
Yüzümü, gözümü süresim geldi!

7. Cahit Kulebi - Yeşeren Otlar



Bir melek su taşıdı,
Biri serinlik taşıdı uzaktan
Biri yeşillik getirdi.
Çimenler sökün etti kara topraktan.
Yıldırım gibi, ama sessiz
Yürüdün salına salına,
Sonra sen geldin dünya güzelim!
Aşk da yeşeren otlara benzer
Bastığın yerde güller açtı,
Sarıldı ayaklarına.
Dünya güzelim gider gitmez.
Günü saati bilinmez.
Bakarım bir gün hepsi solmuş

8. Ahmet Kutsi Tecer-Nerdesin



Geceleyin bir ses böler uykumu,
İçim ürpermeyle dolar:-Nerdesin?
Arıyorum yıllar var ki ben onu,
Gün olur sürüyüp beni derbeder,
Âşıkıyım beni çağıran bu sesin.
Gün olur peşimden yürür beraber,
Bu ses rüzgârlara karışır gider.
Ansızın haykırır bana:-Nerdesin?
Elverir ki bir gün bana, derinden,
Bütün sevgileri atıp içimden,
Varlığımı yalnız ona verdim ben.
Ta derinden, bir gün bana "Gel" desin.

9. Yaşar Nabi Nayır-Onar Mısra



Ayırma gözlerini gözlerimden benden bu akşam,
Böyle saatlerce bak, böyle asırlarca bak.
Göklerin ateşini kalbime boşaltarak
Gözlerine yavaşça, yavaşça doldu akşam...
Benim içimde yaktı sanki gurubu akşam.
Akşamı seyredeyim bakışlarında bırak,
Senin kirpiklerinde bir damla oldu akşam.
Gündüzden, gürültüden ve kâinattan ırak,
Böyle saatlerce bak, böyle asırlarca bak.
Ayırma gözlerini gözlerimden bu akşam,

10. İlhan Berk-Aşk



Sen varken kötü diye bir şey bilmiyorduk
Mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu
Sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
Sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
Nicedir bir pencereden deniz güzel değil
Sen gel bizi yeni vakitlere çıkar.
Nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.

11. Cahit Sıtkı Tarancı-Desem Ki



Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Ekmek kadar mübarek,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Su gibi aziz bir şeysin;
Hava kadar lazım,
Ve soframda en eski şarap.
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
İnan bana sevgilim inan,
Günlerden sonra bir gün,
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Ve neden sonra
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Bil ki ölmüşüm.
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür

12. Can Yücel-Akdeniz Yaraşıyor Sana



Akdeniz yaraşıyor sana
       Yıldızlar terler ya sen de terliyorsun
       Aynı ıslak pırıltı burun kanatlarında
Hiç dinmiyor motorların gürültüsü
Köpekler havlıyor uzaktan
Demin çocuk ağladı
Fatmanım cumbadan çarşaf silkiyor yine
Ali dumdum anasına sövüyor saatlerdir
Denizi tokmaklıyor balıkçılar
      Bu sesler işte sessizliğini büyüten toprak
      O sesinin sardunyalar gibi konuşkan sessizliği
Hayatta yattık dün gece
Üstümüzde meltem
Kekik kokuyor ellerim hala
Senle yatmadım sanki
Dağları dolaştım
Ben senden öğrendim deniz yazmayı
Elimden düşmüyor mavi kalem
Bir tirandil çıkar gibi sefere
Okula gidiyor öğretmenim
Ben de ardından açılıyorum
Bir poyraz çizip deftere
Bir ada var sırf ebabil
Dönüyor dönüyor başımda
Senle yaşadığım günler
Gümüş bir çevre oldu ömrüm
Değince güneşine
Neden sonra buldum o kaçakçı mağarasını
Gözlerim kamaşınca senden
Ölüm belki sularından kaçırdığım
O loş suda yıkanmaktır
Durdukça yosundan yeşil
Kulaç attıkça mavi
Ben düzde sanırdım yıkıntım
Örenim alkolik asarım
Mutun doruğundaymışım meğer
Senle çıkınca anladım
Eski Yunan atları var hani
Yeleleri bükümlü
Gün inerken de öyle
Ağaçtan izdüşümleriyle
Yürüyor Balan tepeleri
Yürüyor bölük bölük can
Toplu bir güzelliğe doğru
Kadınım Yaraşıyorsun sen Akdenize  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder